artık giderek klasikleşiyor belki ama ben eski sevgilime doğumgünü hediyesi olarak ikimizin bir resminin puzzle'ını yaptırmıştım. böyle büyük boy falan birşeydi. Genellikle çok beğeniliyor bunun gibi şeyler.

helikopterle istanbul gezisi hadi bütçe yetmezse balonla kadıköy semaları(hala duruyorsa)
kız kulesinde güzel bir akşam yemeği hadi bütçe yetmezse sultanahmet köftecisinde 2 köfte 1 piyaz 1 de irmik helvası.
pırlanta bir yüzük hadi bütçe yetmezse ikinizin resminden yapılmış bir mouse pad ya da puzzle.
120 adet gülden oluşan bir gül fırtınasının eve/işyerine yollanması ve serenat eşliğinde üstüne gül yaprakları dökülmesi hadi bütçe yetmezse parktan koparılmış bir düzine papatya eşliğinde seni seviyorum denilmesi.
beraber alışverişe çıkıp güzel güzel kıyafetler alıp parasının ödettirilmemesi hadi bütçe yetmezse pazardan toka alınması.
daha önce hiç gidilmemiş bir yere beraber gidilmesi(paris,madrid,barselona gibi) hadi bütçe yetmedi diyelim o zaman büyükada, heybeliada en kötü ihtimal de kabataş-taksim finüküler sistemi kullanılabilir.akşam saatinde eminönü bostancı vapurunun keyfini de çok az şey verebilir bu dünyada. git git bitmiyor bir kere 50 dakika falan.

www.hediyeposter.com

yalçınlar güzel bir şey yapıyor sihirli bardak diyorlar: bi foto götürüp bastırıyorsun güzel bir not da yazdırıyorsun ve fakat bardak sana simsiyah olarak geliyor. ne vakit ki içine sıcak bir sıvı koyduğunda foto ve yazı tabbak gibi beliriyor. +/- 30 ytl

büyükada ayayorgi'deki restoran (meze + ızgara + şarap + gidiş geliş ada vapuru + faytonla olacak) +/- 50 yemek , +/- 30 fayton, ıvır zıvır desen 100 kaada biter bu iş.

ikisi de test edildi onaylandı.

Helikopter gezisi: 30 dakka 800 ytl civarı.

Orta boydan az büyülçe puzzle: 30 ytl ( 2 günde hazırlıyorlar)

Not: Elinden geliyorsa böyle kolaj tadında bir kart vs de yapabilirsin çeşitli malzemeler kullanarak. foto, sinema konser biletleri, kurutulmuş çiçekler (birlikte yaptığınız atraksiyonlara dair şeyler olabilir ya da işte sevdiği nesnelerden örnekler koyarsın ya da kendin çizersin vs.. )

öneriler için geç olabilir ama...
büyük mukavvalar alıyorsun. çok kalın olmasın...
işte boyutunu sen seç 1m x 1m. 70cm x 70 cm.
sonra sevgiliyle birlikte olmaya başladığınız zamandan itibaren gittiğiniz filumların, konserlerin biletlerini, çektirdiğiniz fotoğrafları, onun sevdiğin fotoğralarını, birbirinize yazdığınız notları hepsini ama hepsini kronolojik olarak mukavvaya yapıştırıyorsun ve her bir yaprağa o yıla aya güne özel bir şeyler yazıyorsun. başınızdan geçen ilginç bir şey, senin hissettiklerin vb.
daha sonra kenarlarından deldiğin bu mukavvaları kalın ipler yardımıyla ciltliyorsun. kapağını süslüyorsun, canavar gibi oluyor. paketliyorsun.
veriyorsun icabında..

onun aile efradıyla ilişki içindeysen küçüklük resimlerini de ödünç alır fotokopi çektirip kullanabilirsin.

ne yaratıcıymışım bee.. of of of..
kolaylıklar..

güzel bi saat al.ben gucci saat almıştım beğenmişti.

çekül vakfı aracılığıyla ağaç dik. eğer bunu beğenmezse o sevgiliden ayrıl doğayı sevmeyen insanı sevemez zaten.

çekül vakfının websitesinden herşeyi ayarlayabilir görebilirsin.

kendi gömleklerinden birinin üzerine kendi parfümlerinden birini sık ve güzelce paketle ver... giysin gece yatarken sen olmadigin zaman yanında sana sarilmis gibi olsun misss :)

ha bunu begenmedin dielim. git bi pkt madlen cikolata al.. paketi kalpli olsun kırmızı olsun daha süfer. neysem otur cikolataları ya yalniz basina ya da arkadaslarinla kemir.. ama hepsini diill. bi ısırık hoop kutuya geri bi ısırıık hoop geri. yarım yarım dişlenmiş madlenler olacak.. sonracima bir karta şunu yaz koy kutunun icine... "hepsinin tadina baktim ama hiç birisi senin kadar tatli diildi" verrr sevdicegineee :)

ark lar bu puzzle olayını net üzerinden yapan var mı yani öyle bi site vs. bilen var mı baya hoşuma gitti ama yaşadıgım yerde böyle yapan biyer yok yada ben bilmiyorum eğer böle bi site varsa yardımcı olur musunuz?

benim sadece 7 numarali sorunuz hakkinda fikrim geldi;
bence hayir. o "kerata" dediginiz hayvanin yedigi yemek sizin yediginizden fazla ve pahalidir, bu aklinizda bulunmasi gerekir bence. ayrica ben o cins bir kopek besleyen arkadasima fazla yakinlik gosteremem korkar kacarim. cevrenizdekiler bu probleme hazirliklimi?

tavsiye; sincap, kus, balik..

bende besliyordum rott süper zeki hayvan olmasıyla birlikte hayvan sıfatından dolayı bir süre sonra doymamaya başladı.eğer köpek almayı kafana koduysanız kesinlikle rott derim ama kesinlikle internette sahibinden verilenlerden bulunuz.kolpa rott olmadığını anlamanın büssürü yolu var boynunun altındaki tüyler kesinlikle siyah olmalı ayağında o hızma denen yerde sadece bir adet tırnak olmalı.surat zaten malum.onun dışında bahçe yeter fazla bile ama çok ilgi ister.eğitimi kolaydır aşılarını unutmayın amandiyim.birde sakın migrosdan falan mamayla beslemeyin kesinlikle veterinerden profesyonel mama alın alışveriş merkezlerindekiler direk öldürür.fiyatları 500 civarıdır kolunu bacağını koparmaz aksine o varken (hele bide dişiyse) sana kimse yaklaşamaz.rott inanılmaz bir köpektir arkadaşım 6.hatta 7. hatta 8. hissi ciddi anlamda felakettir. ne derse doğrudur şimdiden başarılar...

(bkz: pyro clustic flow)'a danış abi. Köpekten korkan arkadaşlarınla da şimdiden ilişkinizi kesin: )

sahsen insanlarin beslemesinden en cok korktugum kopeklerden biri, cok guclu gorunuyor, lutfen zaptetmek icin gerekli yontemleri ogrenin once sonradan basimiza is cikarmasin. colonizer'e katiliyorum, 100 metre yakinlarina bile yaklasmayin.

başkalarının rott'ları çok ıyı huylu, uysal ve iyi çıkmış olabılır ama her gun mutlaka görüştüğüm, haftada 3-4 akşam kaldığım çok yakın bir arkadaşım da bu kopekten edinmişti 2 sene evvel..

kimse alınmasın veya kızmasın ama bızım aldığımız köpek başımıza ciddi sorunlar açtı. tamamiyle annesi ve babasını gorerek, secereli olarak aldığımız bu hayvanı alanında cok deneyimli olan bır eğitmen ile eğitmemize rağmen (ki bu eğitimlerin hepsine arkadaşım bire bir katıldı haftada bir sefer de ben katıldım) başarılı ve temiz bir sonuç yakalayamadık..

bir kere hayvanın sağı solu asla belli değil. senden başka, ailen, arkadaşların dahil olmak uzere nasıl bir tutum sergileyeceğini asla bilemezsın. kendimden bahsetmek gerekirse belki haftanın yarısını birlikte geçirdiğim bu hayvanla son goruşmem hayatımda çok buyuk bir korku izi yarattı. sayesınde hiç bir kopeğe doğru düzgün yaklaşamıyorum artık. ben zararsız atlatım, ama sahıbının halasının oğlu'nda 38 dikiş, kız arkadaşında 4 dikiş, mahallenın bakkalına 8 dikiş olmak üzere 3 kişide ciddi fiziksel hasar bıraktı. bunun yanında hasarsız atlatanları anlatmıyorum bile..

bir kere kopek dediğin saldıracağını az cok bellı eder, en kotu hırlar.. bu hayvanda oyle bişey yok.. bildiğin sinsilik yapıyor.. en tehlikelisi de bu zaten.. mesela yolda bir arkadaşını gordun, o da yanına geldi, kopegın kendını sevdirdi tanıştılar koklaştılar falan, sende halıyle rahatlamış olarak arkadaşınla sohbet ederken birden uzerıne atlıyor.. bır keresınde gozumle şahıt oldum.. saldıracagı ınsanı izlemiyor, kafasını başka yone çevirip sankı onunla hıç ılgılenmıyormuş gibi yapıp yaklaşmasını bekliyor. patısını falan yalıor yere yatıp. hayretler içerisinde yan gozle onu kestıgını goruyorum.. inanamıyorum..

hakkında açılan mahkemeler, davalar bir yana arkadaşım uzun bır süre kopeğiyle ne yapacağını bilemedi.. en son annesı'ne de saldırmaya kalkınca annesi evden ayrılmak zorunda kaldı.. çunku bu kopeği başka hiç bir yere veremezsin, bildiğin manşet olur gazetelere.. uzun düşünme seanslarından sonra kısmetıne, bolu da bulunan bi tanıdık vasıtasıyla boş bir çiftliğin 8 donumluk bahçesınde koruma gorevlısı olarak işe başladı. bekçiye itaat etmesi için ilk eğitmenını de belli bir sure bolu ya gturup getirdik. gecen ay yıne saldırmış birilerine, vurup oldurmuşler..

benım fıkrım; kesınlıkle alma.. ama alacağım dıyorsan boylesınınde denk gelebıleceğını bıl... bızımkısı sadece acı bır tecrube oldu...

8 yıldır rottweiler bir hanımla yaşayan birisi olarak, oldukça sağlıklı cevaplar vereceğimi umuyorum.
1. Rottweiler istiyorsan safkan olsun zaten ne istediğini biliyorsun ama secere çok şart değil. Köpeği aldığın yer ve annesi babası önemli ama zira anne ve babadan yavruya aktarılan genetik sorun riskini minimuma indirebilirsin bu şekil. Seceresi sağlam olsa da, sonuçta mesela kalça çıkığı riski herzaman vardır ama ebeveynlerde ve onların sülalesinde yoksa, siz de pek bu sorunla karşılaşmazsınız. ( Benim kızın 4 oğlundan birinde hafif olmuştu ufaklık 6 aylıkken ama bu, köpek merdivenlerde bakıldığı ve gelişme döneminde çok fazla merdiven inip çıktığı için oluştuğunu söylemişti veterineri.) Bi köpek ( ki daha çok dobermanlar için de söylenir bu ) durduk yere kolunu kafanı kopartmaz. Rottweiler oldukça iyi bir bekçi köpeğidir ve evini, sahibini sahiplenir ve mallarını yabancılara karşı çok iyi korur. Sizin sevdiklerinizi o da sever, tanımadıkları, yabancılara karşı da tetikte olurlar. Tam kararında bir köpektir kanımca. Sadece çocuklardan pek hazzetmez bizimkisi mesela ( bunu genelleme için söylemiyorum)ama onun da bir nedeni var, benimki 4. kattan sokağı seyrederken aşağıdan çocukların onunla dalga geçmesi önemli bir etken mesela.. Bir de sokakta efendi efendi yürürken, çocukların gözünü dikip dikip ebelek ebelek ona bakmalarına da sinir oluyor. Bu etkenler birleşince, benim hatun çocukları sevmiyor ama bi çocukla büyüseydi bebekliğinde ve diğer çocuklar da bizim kıza abuk davranışlarda bulunmasaydı, eminim veletleri de sevecekti. Sana yani sahibine asla saldırmaz, tüm köpekler için geçerli bir şeydir sadece canını bilinçsizce çok yaktığında kendini koruma refleksi olarak saldırabilir. Mesela derin bir yarası var ve siz oraya dokunup şiddetli acı hissetmesine neden oldunuz vs gibi durumda.. saldırırsa da ani reflek tadında olan bir şey olur bu.. Haa tabi bazı manyakların yaptığı gibi, karanlık odaya aylarca kapatıp sadece tek kişinin elinden çiğ et yedirip hiç sevilmezse, evet o zaman herkesi yer hatta bana yapsalar ben de herkesi yerdim öyle bir durumda.
Çiftlik tadında yerlerden almamanı öneririm. Zira hayvana bir şey olursa, mesela kanlı ishal, kalça çıkıklığı vs gibi sorunlar yaşarsan o tip yerler ve petshoplar sorumluluk almazlar yani bi kere satıldı mı onlardan çıkmıştır. Rottweiler son 4, 5 yıldır oldukça popüler ve kolay bulunan bir köpek türü ve civarda, mahallende birilerine rastlarsın illa. Onlarla detaylı konuşursun işte. 4,5 yıl önce olsaydı bedava alırdın hatunun hayrularından.. Tanıdık bir yerden almanın bi avantajı da yavruyu gidip görüp hemen alma.. Bu veletlerin hepsinin farklı kişiliği olabilir kimi cadı kimi daha sakin gibi.. Köpeğin sahipleri yavrularla ilgileniyorsa, bilir zaten yavruların genel kişilik eğilimini.. Bazen doğuştan daha agresif genlerle doğan yavrular olabiliyor.. İnsanlar gibi , kimisi sinirli mizaçlı olur ya vs, onun gibi. Mesela bizim 4 erkek yavrudan bir tanesi manyak olarak doğmuştu, çok saldırgandı daha bebeklikten, bi fabrikaya bekçi gitti.. Fiyat durumlarını bilmiyorum ama 200 usd ye alırsın güzel bitane hatta anne çok yavrulamışsa daha ucuza bile olabilir. Bakımı biraz özen ister daha doğrusu mama olayı: Kuru mama dışında tek tip beslenirse hemen egzama olur, derisi narindir, duyarlıdır. Vücut gelişimi nedeniyle özellikle ilk yıl kaliteli junior mama yedirmelisin ve 2 yıla kadar da iyi mama yedir. Gelişimini tam tamamlaması 2 yıla kadar yaklaşabiliyor, vücunun şekil alması, kasların oturması vs.
Kaliteli mama, aşı gibi her köpek için yapılanlardan ekistira bi gideri olmaz tabii süprizler çıkmazsa. Bahçede besleyeceksiniz sanırım ve yavruyken çalınma ihtimalini unutmayın, çok sık oluyor.
Şimdilik vaktim yok, başka sorun olursa haber edersin. İyi araştır, bak, bakın, yavruya ısın ve sonra da hiç düşünme derim.
Not: bence dişi al, nedenlerini anlatırım sonra.

rott güzel ama ciddi ve zor bir seçim. eğer ilk köpeğin olacaksa rott almamanı tavsiye ederim. çünkü köpek yetiştirmede deneyiminiz olmadığı için hayvanın yavruluk zamanlarında yapacağınız küçük hatalar bile ilerde büyük çok büyük sorunlara yol açar. işte bu kafa kol ısıran rott lar , pitbull lar genelde bu sebepten böledir. bu de bu rott hayvanı hiçbişeyi unutmaz. diğer köperkler de unutmaz ama bunlar özellikle koruma köpekleri oldukları için hiç unutmazlar. bu arada en zeki 3. köpektir kendisi bütün köpekler arasında. neyse dediğim gibi yavruluk dönemindeki anlayamadığınız küçük hatalar ilerde tehkileli ve acı verici sorunlara yol aççar. özellikle erkek bir rott almayı düşünüyorsanız.
çünkü malum bunlar çok büyüyebiliyorlar ve gerçekten çok güçlü oluyorlar. ciddi zararlar verebiliyorlar. şöle söyleyeyim rott aşığı bir köpek eğitmeni arkadaşım var. o bile senelerce bekledi rott almak için. ona gereken ortamı ve ilgiyi gösterebileceğimi henüz düşünmüyorum diyerek. bunu düşün bu çok önemli bir söz. zor köpektir. ilk köpek olacaksa alınmamalıdır yani..
fiyat olarak da iyi bir rott 500 - 1000 $ civarlarında dır. söyliyim . alacaksanız cimrilik yapmayın , bu hayvan en az 15 sene sizinle olacak çünkü. sora sıkılırsınız niye zamanında cimrilik yaptım diye...
haberleri bekliyoruz. alırsanız haber verin i sevmeye gelelim , çok şeker oluyo şerefsizin yavru hali.. böle mıncıklaya mıncıklaya öldürürü insan walla.

Bir kaç gün önce sorulmuştu, bi ara derim ilanları.

ulusta av malzemeleri satan yerler var.tam dışkapı köprüsünün orda.çankırı caddesinde.sayanora pavyon fln var.oralarda işte.av malzemesi olan yerde onlar kesin bulunur.hem de kralı bulunur

ulusta itfahiye caddesinde büssürü cadırcı var onun dışında bilkentteki realde süper ucuz mallar mevcuttu 1 ay öncesine kadar sanırsam hala duruyor.istersen bir git bak

internette arama kelimelerin şunlar:

şehir adı + outdoor
------------------------
şimdi arkadaşlar haklı olarak "google'da ara" diyenlere kızıyorlar.
ben anahtar bir kelime verdim. google'da ara demedim. niye bilmiyorum bu tip mağazalar net sitelerinde key olarak outdoor kelimesini kullanıyorlar. geçen sene soğuk ortam kıyafetlerine ihtiyacım oldu hiçbir yerde bulamadım.

www.google.com.tr

(git: 9922) 3 nolu cevapta aradigin bilgi mevcut, bunlara ek olarak dışkapı taraflarında bi çarşının içinde bahriyeli diye bir dükkan var. av malzemesi satan yerlere gitme, genelde kalitesiz olur ürünler, doğa sporları mağazalarını tercih et.

Tabudeviren, albüm adını yazsan?
Edit: 3 tane albümünü buldum, akşama linklerini göndereyim Sözlük'ten.

albüm adını bilmiyorum.

kılavuz olabilir?

bilgisayar dunyasinda nasil yapilira kar$ilik geliyor.

"how to" bir kalıp olarak kullanılmakta. peşine gelen iş olmadan çok net bir anlamı haşz olamıyor gibi. zira, bu sorunun konusunu oluşturan spesifik işle birlikte kullanıldığında gerçek anlamına kavuşuyor. ve fakat, yine de kendisini "nasıl yapalım" olarak çevirebiliriz.

misal, "how to drive a car" "araba kullanmanın yolları" anlamını da kapsıyor ise de, "araba nasıl sürülür" demek olsa gerek daha çok. bu durumun da, "how" kelimesi ortaklığından ötürü, "know how" ("teknik bilgi" anlamına gelir) kalıbı ile kurulabilecek akrabalıktan ileri geldiğini düşünmekteyim.

İçeriğe göre değişebilir de, misal kitapsa söz konusu olan 'Bahçıvanın el kitabı' denebilir. Ya da işte 10 derste kız tavlama sanatı şeklinde de olabilir. Çeviri işte, konsepte göre ayar değiştirebilir ama temel olarak, direk kelime çevirisi bence de 'nasıl yapılır'.

bizdeki ismi aslında hepimizin bildiği: balgam.. yani "haaakk tuuuuuu!"


(bkz: siktirip gidim)

Bence patlatma, bir de o bölgeye değmeyen, dokunmayan bir şeyler giy ayağına. Temas olmamalı hiç hatta terlik giy gerekirse. Zamana bırakmak dışında ilaç vs bilmiyorum maalesef.

gecirmenin bir caresi yok diye biliyorum. su toplayan yere simit uygulayarak yururken biraz daha rahat edebilirsin. nasil oluyor dersen, bir parca sargi bezini sarip, cember olacak sekilde gibi bukuyorsun, sonra da su toplayan yerin etrafına flasterkle sabitliyorsun. amac su toplayan bolgenin ayakkabiyla temasini azaltmak yani..

kremle yumusatarak daha az acimasini saglarsiniz. patlatmayin, zamanla kendini yenileyecektir.

ben krem sürdüm üstüne de yara bandı yapıştırdım teması kessin diye. 2 gün sonra baktığımda yerinde yoktu.

hiç bir şekilde yasal değil. kurumsal bir yerde çalışıyorsan banka gibi, ikinci bir işte çalışman yasaktır. bu iş kanununda da yer alır. ha şöyle bir seçenek var, işverenlerinle ilişkilerin çok iyidir, senin müzikle olan uğraşını hobi olarak görürler, daha doğrusu görmezlikten gelirler, orta bir noktada buluşursun ayrı. ama teftiş bir şekilde öğrenecek olursa, aynen iş hakkın bildirimsiz fesih edilir.

Her gece çalmadıkları için çok sorun olmaz. Genelde haftaiçi çarşamba çalıyorlar, haftasonu da cuma ya da cumartesi.. Haftada 2 gün uykusuzluk çok sorun teşkil etmeyebilir özellikle de alkole yüklenmezlerse. Her gece çalsalar olmaz da, bu şekil daha mümkün. Çalıştığın kuruma göre de yasaların uygulanışı farklılıklar gösterebiliyor. Kimi firmalar bu tip şeyleri desteklerken, sanata destek, sanatçıyız seviyoz tadında bi imaj çizmek için olabilir; kimisi de firma çizgisini bozuyor şeklinde değerlendirebilir. Çeşit çeşit anlayışlar var işte.

genelde sözleşmelerde ikinci bir işte çalışmak ya da danışmanlık vs. yapmak yasaktır ama işveren ile anlaşılır konuşulursa bu durum görmezden gelinebilir tadında maddeler oluyor. yani anlaşmaya bağlı. kafana göre gidip çalarsan elbette koz vermiş olursun. önce izin isteyip durumu anlatınca sorun çıkmayacaktır. ayrıca barda çalmakla uykusuzluğun ne alakası var adam pekala her gece 3 e kadar tv izleyip işe uykusuz da gelebilir. yani sadece müzisyenlere has bir durum değil herkesin başına gelebilir.

barda çalışırken adamla bir iş akdi yapmıyorsunuz. kimse size gelip de burada da çalışıyorsun diyemez. devlet memurlarının bile barda çaldıkları grupları var. artık böyle şeyler aşıldı gibi memlekette...

Bence otobüs şöförüne sor, sonra yakınında otur. Unutursa diye de arada ' Abi geldik mi?' diye taciz et. Bir de diğer yolculara da sorabilirsin. Yer tarifi konusuna meraklı birileri hep olmuştur.

Bölgesel bi sorun olabilir.

iski'nin sayfasından üye olun mailinizle. herhangi bir kesintide direk mail atıyolar şu boru kırık vs diye. fakat daha önceden belli kesintilerde tık yok o da strateji herhalde.

koltuk seçme herhalde bir ayrıcalık . bazıları kasar o konuda. şöle diyim koltuk seçince ekstra mı oluyor 10 ytl? evetse o halde seçmeyin. check in zamanı nasıl olsa bir koltuk ayarlanacak ekstra para vermeye gerek yok. uçaklarda koltuklar checkin zamanı belirlenir genelde ama nedenini ben de bilmiyorum. pek fazla uçak deneyimim yok toplasan 20-30 bin mil anca uçmuşumdur.

valla işte, koltuk seçince ek olarak 10 ytl ekleniyor toplam tutara. üstüne üstlük de pnr denen şey bilmemneolmazsa iptal oluyormuş koltuk seçimi...

pegasusla bir kez uctum. koltuk yeri secmeden de bilet alabiliyorsunuz. %100 pencere kenari olsun, acil cikisa yakin olayim, en önde olayim, ilk bana servis yapsin hostesler gibi derdiniz yoksa bosyere 5 ytl vermenin bir anlami yok derim.

ucak düsünce ölmek istemiyorsaniz, tuvalette rezervasyon yaptirin. Istatistiki olarak tuvaletteki yolcularin yasama sansi daha fazlaymis. (bkz: kicindan istatistik türetmek)
(bkz: uyduruyorum öyleyse varim)

Bilet yer tercihi hakkında bir şey diyemem. Ama zamanında izlediğim bir kaç belgeselden bildiğim odur ki uçaklarda hayatta kalma şansı kuyruğa en yakın bölgelerde biraz daha fazladır, lakin diğer yerlerle arasındaki fark çok çok azdır.

Çekin'e erken gidersen, mesela 1,5 saat kala iç hatlar yolcuları daha geç genelde çekin yaptırdığı için istediğin yeri alabiliyorsun. Bence de para verme, ikram ve içeçek için para ödüyorsun zaten.
Güvenli yer konusu uçağın kırım şekline göre değişir. Kimisine göre orta kesim, kimisine göre arka kesim güvenlidir ama ön kısım pek güvenli olarak değerlendirilmiyor galiba. Bence orta ile arka arasında bi yer al, hem böyle şeyler düşünme bence.. Canın nereyi istiyorsa orayı al, gerisini pilota ve kadere bırak bence. İyi uçuşlar.

kelle başı 5 ytl yi yer seçmeye değil online checking hizmeti için veriyosun. bu yöntem genelde son anda toplantıdan çıkıp kalkış saatine ucu ucuna yetişenler için filan ideal, çünkü genelde kalkış saatinden yarım saat önce check in işlemi biter.

uçuş saatinden 1 saat önce havaalanında olursan, check in yaptırırken de abla bana arkalardan cam kenarı bi yer ayarlayıver dediğinde memnuniyetle ayarlarlar.

valla ölüm korkusunu engeller mi engellemez mi bilmiyorum ama arka taraflarda yaptığım yolculuklar daha bi rahat geçiyo sanki..

bir kaza aninda ucaginda arkasinda hayatta kalma sansiniz daha yuksek olur.

bugün sözlükte okuduğuma göre istatistiksel olarak en güvenli seat 23a imiş. : )

supermi$ frank sinatra yorumu. te$ekkurler want2die.

tam ben de istiodum Walla want2die iyi oldu bu :) oyum sana.

edit: oyumu geri aldım. bizim işyerinde rapidshare blockluymuş :(:(

edit2: oyumu tekrardan veriorum. teşekkür ediorum notorious ve want2die'a.

ben de bi değişik hallerini yolladım.

icq doğum günü olan birisini hatırlatmak için elektro gitarla yapılmışını oynatıyor ya, işte onun gibi heavy metal versiyonu falan var mıdır acaba ?

Susam Sokağı sakinlerinin versiyonu da güzeldir kanaatimce. Gönderiyorum mail adresine.

super bi ar$iv oldu, gonderenlere te$ekkur ederim.

bundan sonra lazim olanlara bi mesaj atmalari halinde gonderim yaparim.

Normali var bende,onu istemezsin sanırım :s

normali var saol

garanti sanal kart gayet guvenli ve paypal kabul edıyor.(du?)

ben paypal ile aldım, gayet memnunum.bi de flashget yükledin mi senden kralı yok bu alemde, tek kötü yanı 5 günde 25 gb limit olması.tam coşarken doluyo limit.

ben de advantage sanal kart ile paypal'dan almıştım. bi problem de çıkmamıştı

en garanti, hizli, kolay yolu rapidpremiumtr com bence. garanti internet bankacligi'ni kullanip havale ile tum masraflar dahil 14,6 ytl ye 1 aylik premium hesap aldim. 21 de parayi yatirdim, 22:15 te mail adresime $ifrem geldi. hic ugra$ma paypal falan. i ih!

fark yok ki

@katafalk
garanti bankası sanal kart ıle sanki kredi kartından odeme yapıyormussun gıbı
para yatırıyorsun paypal 'a yani para anında hesabında oluyor ve rapidshare sıfren.

havale kesınlıkle cok daha masraflı ve ugrastırıcı.

paypal'ın güzelliği anında olması, yatır 2 dakka geçmeden tak tamam.paypal hesabında direkt gözüküyor para, bi iki gün içinde de banka hesabından çekilmiş oluyor.

paypal derim. hatta geçen her yerde paypal kullanın hem rahat hem hızlı hem güvenli.

paypal ile aldım ben de

Ben de paypal'cıyım amma tarzım şu şekil:Kredi kartım, telefonla ve internet alışverişine hep kapalı, sipariş durumunda İnternet bankacılığından, kart bilgilerimi değştiriyorum 2 dakka ve açık hale getiriyorum kartı. Sipariş işlemi biter bitmez de net bankacılığından tekrar alışverişe kapıyorum kartı. Biraz alengirli ama sanal kart bana daha alengirli geliyor. İnsanoğlu çeşit çeşit işte.

rapidshare'e para vermek yerine eMule kullanmak daha mantıklı değil mi? en azından para verilecekse rapidshare yerine easynews hesabı alınabilir.

eMule'da bi artıp bi azalan hız sinir bozucu, rapidshare'da sabit bi hızla indiriliyor, o yüzden rapidshare daha hoş bence.

rapidshare'in en güzel yanı downloadı kapat aç aynı hız garanti. emule'un sözlükteki en büyük savunucusu olanlardan ben bile yok kapandı yok açıldı muhabbetlerinden ve source problemi yaşadığım dosyalardan sıkıldım.

ayrıca italyan işgalini de unutmamak lazım emule'de.

ilgilenen tum arkadaslar sagolsun.

Biletin üzerindeki mühür, seri numarası vs gibi bir yerlerinde değilse, hiç sorun olmaması lazım, hatta oralarda olsa bile sorun olmamalı ama hani paranoyayı abartsak en fazla bu çıkar.

Nerde ne zaman imzaliyor? Bende ordayim ona gore...

13 Temmuz Cuma günü Taksim Mephisto'da imza günü var. Saat 19:00 veya 19:30 tam hatırlamıyorum. Ben 5 gibi orda olucam :)

siz o zaman joe'yu oyalayin ben kadikoyden isten cikip gelcem sanirim. Gitarimi getirip imzalatsam siyorum ama gitarim siyah ustune ne ile imza attirmaliki hem gozuksun hem cikmasin. Onda vardir gerci o teskilat zannimca.

elimden geleni yaparım :) malmsteen ile ilgili bir konu açarım zaten saatlerce konuşur adam :D

ben de gitarım veya biletime düşünüyorum ama gitardaki ya silinirse, ve bileti kabul etmezlerse diye tırsıyorum :)

gitara imza attırmak için paint marker denen kalemlerden kullanabilirsiniz. yalnız fiyatı azıcık tuzludur haberiniz olsun

Barkoda gelmedigi surece sorun olmaz bisi derlersede Joe'yu cagirin o imzaladi dersin. Baska ne imzalatabiliriz acaba? Bu arada konsere fotograf makinasi goturuyomusunuz? Biletde getirmeyin diyo ama herkezde oluyo sonra salonda bi ben kek gibi kaliyom. Gerci makinamda bende deil ama olsun bisi yapcaz artik.

ben fotoğraf makinesi getirmeyi düşünüyorum. eğer almazlarsa pillerini ya da memory card'ını bir yere bırakırım, sonra yedekleri çıkarırım cepten :))

Bu arada imza kuyruğuna da iki kere girmeyi düşünüyorum. Badseed aslında güçlerimizi birleştirirsek uzun uzun muhabbet edebiliriz Satriani ile :))

Ben valla bugun ise gitmiyom yetisemem diye, evden gelicem. Ya bu gitari kesin imzalatmak lazim ve sonra o imzanin cikmamasi lazim. Su paint markerdan nerde bulurum bide ne kadar mesala, siyaha hangi renk gider. Bide sonra silerken calarken silinmez di mi.

Bide daha gecende sanki Mephisto'da surfing with the alien albumu ucuz cdler kisminda satiliyodu cok dusundum orjinal bi tane alsam mi diye. Insalla fiyat aynidir da alir onuda imzalatiriz. Bende makina yok ona gore benide cekicek seklinde herkes makinasini getirsin bakim.

ben şimdi çıkıyorum evden. Taksimde arkadaşlarımla buluşup gerekli hazırlıkları yapıcağız :)) isteyen bizle gelsin. Gitarları imzalatacağız biz de :) Birlikten kuvvet doğar :D 0543 877 20 68 'dan ulaşabilirsiniz bana.

Badseed abi allah ne muradın varsa versin :) Çektiğin Fotoğraf mükemmel olmuş :) Bu arada sana da mahçup olduk hıyarlar hemen aşağı indirdi, senin, diğer uzun boylu elemanın fotoğrafını çektirmediler.

İmza töreninden görüntüler :

Geliş Anı : www.youtube.com ve www.youtube.com

imza zamanı : www.youtube.com

Bendekiler:
Sadri Alışık (Tr.)
İzzet Altınmeşe ( Tr.)
Recep Kaymak (Orj. Hintçe :s)
Adnan Varveren ( Hintçe)ve
Awaara Hoon'un da olduğu OST.
Buraya link yazmak pek tarzım değil :s, nereye göndereyim şarkıları?

bende de modern bi versiyonu war. pek küsel. istersen mail atarım.

Islak, nemli havlu iyi gelir. Havlu ısındıkça soğuk suyla durulayıp tekrar koycan alnına vücuduna vs. Bir de işte ateş düşürücü haplar var ya, üzerinde ateş düşürücü diye yazar, onlardan içsin. Başka bi şey bilmiyorum, geçmiş olsun.
Not: Bu belirtilere ek olarak kusarsa ( artı belki ishal) besin zehirlenmesi olabilir, hiç zehirlenmedim ama aklınızda olsun bu ihtimal de, o zaman hemen hastaneye gidin bence.

ateş 40 dereceye civarlarında seyrediyor ise beyinde ödeme kadar giden hasarlar verebilir. bundan dolayı tedavi için verilen ilaçlar ateşi düşüremiyor ise vücud ısısını düşürmek için mümkünse duş, o olamıyorsa soğuk suyla ıslatılmış havlularla bacak, kasık, baş, koltukaltı bölgelerine kompres yapılır. bunları yapmayıp hastaneye gitmek en iyisidir tabi.
ateş klasik bir soğuk algınlığından mütevellit 37.5 civarındaysa normalden sıcak ve uzun bir duş iyi gelecektir.

sirkeli su kompresi ve terledikçe çamaşır değiştirmek en sık kullanılan yöntemlerdir. çok yüksek ateşte aşırı soğuk suyla duşun olumsuz etkileri olabileceği (en azından çocuklar için) söyleniyor. ateş bir sonuç, etkenin ne olduğu da çok önemli tabii.

ılık suyla duş, alına,bacak ve koltuk altına sirkeli su kompresi ve serin bir odada istirahat.

Yüreğimdeki Barış Şarkıları albümünden bu şarkı. Mail adresinize gönderebilirim.

lafli şaanesin saol sen ben ne diim ki sana.. helal valla..

Kapalı bir taşıma kutusunda olması gerekiyor ve normalde ekip bagajlarının ve bazı teknik teçhizatın taşındığı ön kargoya konuyorlar. Bu bölüme normalde oksijen verilmez ama canlı hayvan taşınıyorsa oksijen verilir. Uçağa bindikten sonra hostesten rica edip, pilota hatırlatmasını söyle bence. Bu aslında pilota önceden, yükleme bilgilerinin yazıldığı kağıtta verilir ama yine de paranoyak olmakta sakınca yok.. Check-in sırasında zaten ücretini de ödüyorsun. Eskiden uyutmak gerekmiyordu ama son yıllarda bi değişiklik var mıdır bilmiyorum. Yemek ve su verme ama kaç saat öncesinden tam bilemeyeceğim, onu vetrinerine sorabilirsin. Sana ve Tarçın'a iyi yolculuklar

bir kere hangi ulkede olduguna ve kilosuna bagli. eger avrupa'daysan pasaport cikarttirman gerekiyor.(dolaysiyla kan alinip analiz edilmesi, ayrica kediye id verilmesi de gerekiyor) bundan sonra yapilacak islem bilet rezerve ederken kedim var diyeceksim. (pet diye zaten belirtecekler) eger 6 kiloyu gecmiyorsa kafesiyle rahat rahat yanina alirsin. eger 6 kiloyu geciyorsa on kargoya iner.
birde eger ucakta baska kedi / kopek varsa normalde iki kedi veya iki kopegi ayni ucaga koymuyorlar artik first come first served mantigiyla ilk gelen board ediyor ama sen bir sonraki ucusu bekliyorsun.

cevaplar için teşekkürler öncelikle.

evet, nerden nereye uçacağını belirtmeyi unutmuşum; izmir'den istanbul'a uçacak. yani sadece 45 dakikalık bir uçuş olacak. atlasjette ''ücretsiz'' diye bi ibare vardı ama kafamı karıştıran şey, taşınacağı kutunun boyutlarının falan belirtilmiş olması. yani bütün kedi taşıma kutularının zaten fix olduğunu düşünerek rahat olmalı mıyım bilemedim. bi de oksijen için şu an direkt paranoya yaptım pyro, iyi ki söyledin. gerekeni yaparım ben.

Aslında sen 3, 5 konu söylesen, biz de onun üstünden öneride bulunsak daha kolay olmaz mı sanki? Bir de öğrencilerin yaş grubu da önemli.
Temel görsel malzemeler; fotoğraf, ilüstrasyon, vidyolar ve 3 boyutlu nesneler hepimizin bildiği gibi. Okulda internet bağlantısı varsa, powerpoint'te sunumu hazırlayıp her aşamada vidyo vs gösterebilirsin ya da misal taş, kaya oluşumu anlatcaksan görsel malzemelere ek olarak, örnek kaya getirip çocuklara elletirsin. Dersin sonunda da mesela bi öğrenciye uyduruyorum kırmızı bi kaya parçası verip, 'Söyle evladım bu taş neden kırmızı?' tadında öğrenmeyi kontrol edici, hatırlatıcı ya da toparlama kısmını yani dersin finalini yapabilirsin.

bizim ilkokulda mesela öğretmenimiz coğrafya ya da her ne kitapsa ordan türkiye haritasının üstüne beyaz kağıt koymak suretiyle elle harita çizdirirdi. sonra fotokopiyle çoğalttırıp mesela bir derste bir fotokopinin üzerine kırmızı kalemle önemli dağları çizer isimlerini yazardık. başka derste başka kağıda gölleri çizerdik renkli kalemlerle vs. güzel olurdu mesela sağlara doğru bi allahüekber dağları vardı ehehe.

bundan öte yöntem bilmiyorum. biz burda kaldık. bi de lisede coğrafyacı bor geyiği yaparak hepimizi hırslandırıp unutulmaz bi derse imza atmıştı. böyle duygularla birleştirilen hatıralar hayatta unutulmuyor biliyorsunuz. vs vs.

Haritanın üzerine beyaz kağıt koyup elle harita çizme metodu kadar sıkıcı bir metod görmedim. Bunu yaptıran coğrafya öğretmenlerinden her zaman nefret ettim, şu an okurken bile içim daraldı.öegh..

Sardı bu olay beni :P Ophelia'nınkinden ilham alarak bi de şunu önercem. Konumuz bir coğrafi bölgenin geçim kaynakları ya da ordaki barajlar ya da iller olsun. Çocukları gruplara böl, sınıfın durumuna göre ama 4 kişiyi geçmese iyi olur. Sonra da her bir gruba o coğrafi bölgenin bir haritasını ver. Misal yetişen bitkileri öğretceksen ( tabii önce bi haritayla, fotolarla vs anlatıcaz)boş haritaya ek olarak yetişen bitkilerin resimlerinin, çizimlerinin olduğu küçük kartonlar dağıt. Misal, fındık, pamuk, patates resmi altına da 'pamuk, fındık' vs yazabilirsin. İşte puzzle gibi bu bitkileri, o bölgedeki şehirlerin, yörelerin üzerine koysunlar. Biraz daha zor olsun ( üst sınıflar için mesela) istersen haritada şehirleri de boş bırak ( isimleri yazmasın yani haritada), önce şehir isimlerini yazsınlar sonra yerleştirsinler bitkiydi, nehirdi barajdı vs.. Bi de bu tip grup çalışması yaptırırsan süre ve ödül koymalısın.. Yarışma tadında olmalı ki, veletlerin yapmak için bi nedeni olsun. Hediyeni de önceden hazırla ve masanın üstüne paketle koy, iyice gaza gelsinler.. Çikolata alma ama o çok klasik. :)
Not: Yemek borcunu 2'liycez galiba ama bu durumda 2 yemek 4 Ankara simidi ediyor.

bi de eğer konular bilmem hangi bölgedeki göller akarsular vs. ise kart sistemi çok işe yarıyor. aynı özellikte olanları minik kesilmiş kartonlara yazıp öğrencilere verebilirsin. ya da diyelim konu volkanik kayaçlar, bu konunun özellikleri kartlara yazılıp öğrencilere verdiğinde soru cevap çalışması çok kolaylaşıyor, öss'ye hazırlanırken sık kullandığım,gayet de akılda kalıcı bir yöntemdi.

dışarıdan bitirme sınavlarıyla mümkündür.okul müdürleriyle konuşarak sonuca varabilirsin

Okuduklarımdan anladığım kadarıyla bu kursları halk eğitim merkezleri veriyor. Açık ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıflar için eğitim veriyor. İlkokul ( ilk 5 yıllık eğitime dair bi bilgi bulamadım) Tanıdığım bi ilköğretim müdürü var, onla konuşur, yazarım buraya. Eğitimi alırken ve sınavları sanırım sene üzerinden oluyor. Şayet okuduğu 2 yılı kanıtlayabilirse, galiba 3. sınıf derslerinden başlıycak ( bu tamamen kişisel çıkarımım ) 2 yılı kurtarmak adına babası en azından şehir ve semt/muhit adı verebilirse Almanya'daki tanıdıklara konuyu araştırtabiliriz. Detayları öğrenebilirsen, bana sözlükten mesaj atar mısın lütfen. iyi günler.

Çünki adam gülümsüyor

içten bir gülüş ve esnemek bulaşıcıdır.

Yukarda bi şey görmüş ve 'hımm, sen olduğunu biliyordum' ya da 'Evet, evet, tam düşündüğüm gibi ', ' Heh he beni kekleyemedin' tadında bakmış. Haylaz, şirin bir bilge fotosu gibi. Çağkan'a katılıyorum, çok içten, o önemli galiba.

arka planın renginden dolayı bence.
o renge adam olmadan bakın yine huzurlanırsınız. adamın gülümsemesi ve tenini renginin yarattığı uyum da ayrı bi hava katmış.

evet. arkaplan rengi olan cyan bir faktör. arkaplan ile öndeki siyahbeyaz fotoğraf arasındaki geçişin yumuşaklığı ve elbette aslen fotoğrafın siyah beyaz olması da bir faktör. gerçi adamın sephia gibi bir rengi olsaydı bence daha da etkili olurdu. keza arkaplan da biraz daha yeşile çalsaydı... gerçi o taktirde bu netlik ve kentlilik de olmayabilirdi.

ayrıca elbette daha önce de söylendiği gibi konu nesnesi olan kişinin gülümsüyor olması ve gayet modern, batılı ama özdeşleşme olanağı olan bir afroamerikalı olması da bu huzur faktörünü besliyor. yani muhtemelen bu adam iyi bir adam ve bir dolu toplumsal soruna rağmen, homi bhabha'nın siyah-beyaz arasındaki ara alan (gap) dediği yerde bulunan ve fakat az da olsa mutlu olabilmiş ve fakat iğrençleşmemiş, misal uyuşturucu mafyasıyla da alakası yok.

daha bi dolu yazılır ama burası yeri mi emin değilim.

$ahsen kil etti beni. etrafimda mutlu insan gormek rahatsiz ediyor bu aralar beni.
sizinki ki$isel bi olay sanirim.

cevaplar icin tesekkur ederim. bir seyler sekillendi.

sözlük ahalisinden tavsiye istemisin ama sanırım ınternet kullanıcıların tavıseyelerini pek dikkate almayacaksın..yinede soyleyım..

bi arkadasda sac kuruması vardıda elidor un besleyici bakım kürü mü ne onlardan kullanmıstı.iyi gelmisti.belki sanada iyi gelir..

saclarla ilgili zeytinyagi&sarimsak tarifi vermi$tim burda bi baksaniz super olur.

schwarzkopf gliss(sıvı saç kremi) kullanmıştım.banyodan sonra ıslak saça sıkıyosun hem yumuşacık oluyo hem rahat taranıyo.. reklam gibi oldu walla

Nemliyken badem yağı sürmeyi deneyebilirsin. Miktarını deneme yanılma yöntemiyle ayarlayabilirsin. Doğuştan afro saçlı tanıdıklarım bu şekilde yatışmasını da sağlıyorlar kuruluğu engellemeye ek olarak.

elidorun bakım kürü bildiğin badem yağı. biraz da parfüm olmalı ek olarak.
saç zaten özünde kurudur. onu parlak tutan cilt yağın (kafa derisi yağı)dır. eğer saçlarının kuru olmasının kozmetik bir sebebi yoksa, bu yağın yeterli olmamasıyla ilişkilendirmek çok yanlış olmaz. bu durumda dışsal yağdan yardım almak kadar akıllı bir çözüm gelmedi aklıma.

banyoya girmeden önce elidorun o badem yağını (aslına bakarsan düz badem yağı da kullanılabilir sanırım, ama mesela yerinde olsam sarımsak kullanmam çünkü kokusu çıkmıyor ve biz düzenli bir kullanım istiyoruz) saçına, saç derine iyice yedirirsin. böyle özellikle uçlarına kadar pasparlak olsun (uçları kafa deri yağının inemediği yerler). sonra kafanda yarım saat onunla bekleyip duşta normal bir duş alıyorsun.yağdan arındırmak için bir çaba sarfetmene gerek yok, fazlası zaten iner, geriye vıcık vıcık olmayan gayet doğal bir miktar kalır (umuyorum).

burada yağın fonksiyonu hidrofobik olması sanırım, o yüzden su bazlı tüm çözümlerden daha kalıcı olacaktır bence, kuruyup gitmeyişi bununla ilgili geliyor. bunu haftada iki kere yıkanmalarından önce kullanabilirsin.

netice, banyodan çıktıktan sonra kuruduğunda göreceğin saç. eğer bu memnun ederse, takriben 3 gün de idare edeceğinden, bu yöntemle saçlarına eskisinden daha güzel bir görüntü kavuşturabilrisin. düzenli yağ kullanımının bir zararı yok bildiğim kadarıyla. tabi bunun için kafa derinin sağlıklı olduğunu varsayıyorum. kepek, mantar vs problemleri yoksa sivilce, yara vs. yapmayacaktır.

denersen, sonuçları bildirirsin.

bir de, saçını asla kuruyken tarama. ıslanan saç esneklik kazanır, çatırdamalar %95 azalır (pseudo-bilimsel kozmetik ağzı). e ben her taramada ıslatacakmıyım bunu dersen, onun da kolay yolu var, bir fısfıs alırsın, içine su doldurursun, hatta çok ufak miktarda saç yumuşatıcı özelliği olan bişeyler de katabilirsin, sonra 1 dakika saçına sıktın mı, istediğn kadar nemli, ama şıpır şıpır olmayan bir hal alır. gönül rahatlığıyla asılabilirsin saçlara.

işin aslı parası önemli değil,
yani saç bu sonuçta,en iyisini kullanmak lazım diye düşünüyorum..

heartache dediğini deniyecem

Oralara en yakın muhitler: Cihangir, Akyol, Setüstü civarları. Bu civarlarda kiralar almış başını yürümüş vaziyette. Stüdyomtrak bi daireyi 1 milyara bulursan şanslısın derim. Ordan az yokuş tırmanırsan ya da tam tersi Setüstü'nden yukarı Gümüşsuyu tarafına giden sırtlarda da ev bulabilirsin ama oralar da çok uygun fiyata olmayabilir. Ana caddeye yaklaştıkça kiralar da artar. Boğazkesen tarafını es geçiyoruz güvenlik nedeniyle. Haa bi de Taksim, Galatasaray ve İstiklal civarı olabilir. Oralarda bulabileceğin ucuz evler de çok bakımsız olur, biraz oturulcak durumda olanların kiraları yine 800 ytl'den aşağı olmaz gibi tahmin ediyorum, ki bu bile iyimser oldu kanımca. Beşiktaş civarında nispeten daha makul evler bulabilirsin ya da Kurtuluş. 800 ytl2ye Kurtuluş'ta 2+1 temiz bi ev tuttu bi arkadaşım bir kaç hafta önce. Kabataş'a funikülerle inmek artık kolay, o nedenle muhit konusunda çok sınırlama kendini diye önereceğim.
Not: Galatasaray Lisesi'nin yanındaki sokaktan sapıp, sonra sola dönüersen( Fransız/ Cezayir Sokağı'na giden yol) hemen sol kolda Çağla Emlak vardır. O amca iyi bir emlakçıdır, ona bir uğra derim. Cihangir'de de Akarsu Caddesi'nde Kamara Emlak vardır, onlar da iyidir ama evleri pahalıdır genelde, Cihangir tarafına baktıkları için.
Haa bu arada Elmadağ Harbiye de olur, Şişli'ye oranla biraz daha ucuzdur. Eskiye oranla artık daha güvenli sayılır, o civarlarda da yine 700, 800 ytl civarında küçük evler bulman mümkün ama geç saatte yürümek pek tekin değildir. Gerçi İstanbul'un hiç bi yeri tekin değil ona bakarsak.. Kolay gelsin.

allah'ım.. deli değilim, deli değilim!! ben de hatırlıyorum bu şarkıyı, dünyada bi tek benim hatırladığımı sanıyodum. youtube'da bir 90lar pop kolajının arasında duymuştum en son bu şarkıyı.. biraz kasıp bulmam lazım. bi de tamamen bulabilsek.

Nikin artı gmail miydi adresin? Oraya gönderiyorum şarkıyı (edit: gönderdim). Bu arada şarkının adı ' Haremde Dans' mış.

Mailine yolluyorum Gregory. ( edit: sepetledim şarkıyı) Chick Ganimian and His friends - Daddy Lo Lo

bildigim kadariyla sinek ilaci filan fayda etmiyo bunlara. tutsu mantikli gorunuyo cunku is veya dumana da gelmiyolar.
bu populasyon konusundaysa; cok kucuk bi ihtimal. cunku iclerinde hem erkek hem disi olmasi, bunlarin ciftlesecek uygun sartlar bulmasi, daha da kurtlarinin besin ortami bulup olgunlasmasi... baya bi zor gorunuyo. yaklasik bi hafta falan omurleri olmasi lazim yanlis hatirlamiyosam, yakinda rahata erersin zannimca.

tuvalet ve banyoyu sürekli temiz tutun. sıklıkla oraya yerleşeceklerdir. normal odalarda ise yatak altları, çalışma masası altları yerleşim yerleri olacak.

raid'in (etkin olduğunu biliğim tek marka bu) tabletleri büyük ölçüde çözüm sağlıyordu. raid sinek kovucu tabletleri koku yapmıyor en azından. migros'un tabletler falan kokuyor iiirenç.

klozet içi, klozet arkası en sevdikleri yerler. oralarda yaşamaya bayılıyorlar. bunların ebeleri ve dedeleri oluyor iricene, onları öldürmek lazım. lanset şeklinde kanatlarından belli olurlar eminim doğru haşarattan bahsediyoruz?

hahah, evet yakarcanın en korktuğu şey " sığla buhuru " dur.sığla ( günlük ağacı da deriz ) muğla'ya özgü bir ağaç olup istanbul'da bulunması çok düşük bir olasılıktır (ist.üniv. avcılar kampüsünde 7-8 küçük ağaç var ama neyse).bu sığla buhuru yakılarak sinek, sivrisinek, yakarca, sokarca... uzak tutulabilir.ama nerden bulayım sığlayı derseniz, fesleğen de iş görür kısmen.iki üç saksı fesleğen alınız ve odanın ( ya da ortamın ) çeşitli noktalarına koyunuz.aman dikkat; fesleğen güneşi sevmez, illa ki gölge yerde durmalı.

Merak eden, başına gelebilecekler için son durum beyanatı: 2 gecelik taaruzdan sonra 3. gecede saldırılar kesildi. Evde soyları tükenmiş bulunmaktadır.

20 yıl daha bekle antika olsun. antika vs. satanlara sormak lazım telefonda falan değeri var mıdır yok mudur diye. 1930'lar ise mesela yazımızın latin harfleriyle başlangıcının ilk ürünleri vs. olabilir hele bir de ilk baskıysa tadından yenmeyebilir. kurgu tabi bunlar gerçek nedir bilemem bana satmaya kalksan bunlardaki bilgiler çoktan tarih oldu güncelliği mi kaldı en iyisi sobaya at diye akıl veririm.

Papi, bence satma bana hediye et. Teşekkürler :P

sahafları gezerken 1920'lerin ilk yarısına ait (tam tarihi hatırlamıyorum) tarihli bir ingilizce - türkçe kalınca ve deri ciltli bir sözlük görmüştüm.

ilginç tarafı türkçe sözlükte "Ç" harfinin sürekli olarak "CH" olarak yazılmış olmasıydı. fiyartı 4 milyon eski liraydı. param yoktu alamadım. (olay 10 yıl önce geçmiştir)

mukayese et diye yazdım. adam kitaplardan anlayan bir tip değildi gibi sanki. daha çok eski üniversite kitapları falan satıyordu.

bende de var; hatta sonunda maket olanlar, degil mi?

sonunda ya da içinde maket yok. ve buraya yazdıktan sonra nette biraz arastirmayı akıl edebildim. gittigidiyor'da adam 10 cildini 99 ytl ye satiyor :) satmam pyro'ya hediye ederim daha iyi be. ilgilendiginiz icin tesekkürler arkadaslar.

o 1 milyoncularda satılan zımbırtı yı su sekıldetarıf edeyım..
murekkebı bıtmıs tukenmez kalem kagıda nasıl yazıyosa oda oyle yazıyo yanı zarar verıyo kagıda.hıc guzel bısı deıl..

bılmıyorum nerde oldugunu yada adını ama hanı su cia konulu filmlerde olan turden bişiler varmıdır aceba..hıc bısekılde kagıtta yazı oldugu bellı olmuyo mor ışıga tutunca şak diye okunuyo..

kesın vardır..

Dolmakaleme limon suyu ( hazır satılanlardan değil de, sıkma limon suyu) doldurursun ve yazarsın. Ya da divit yardımıyla da yazabilirsin. O kurur zaten kendiliğinden, sonra da okumak için kağıdı hafifçe alevde tutman gerekir. Bunun için de en ideali mum ışığının alevinde gezdirmektir kağıdı... Sabit alevde yakınca, kağıdı iyice tutuşturma riski de pek olmuyor. Mum alevivine yaklaştır kağıdı ve üstünde gezdir. Sonrası malum.

sirkeyle de yapılabilir. yazılan yer ısıtılınca yazı görünür.

Biraz araştırma yaptım 10-15 ytl civarı mor ışıkta (ultraviole) okunabilen kalemler mevcut. ancak bunu için karşıda da böyle bir ışık kaynağı lazım.. ancak limon fikri güzel.. gerçekten işe yarıyorsa harika hatta.. sirke de denenebilir bir yöntem.. ne varsa doğal yollarda işte.. hey de heyy!!

limon yöntemi işe yarar hatta zamanında darkwinduck bir olayı bu limon yazısıyla çözüyordu..
limon veya sirke suyuna, dolmakalem ucu veya kürdanla batırıp yazarsın,
ardından mum veya bir lambaya yaklaşştırdın mı okunur..

tarafımdan denenmiştir

pek bilinmyen bir yontem de sogan suyu ile yazip gene isitarak okumaktir (bkz: boyle gelmis boyle gitmez)

almak isterseniz karaköy alt geçidinde mor ışık kalem setini görmüştüm bu iş için olan çok da pahalı olmasa gerek

Bunun için özel bir mürekkep mevcut. www.gouletpens.com'dan Noodler's Whiteness of the Whale ve Blue Ghost mürekkeplerine bakabilirsiniz.

Sevgiler

www.banasikcayaz.com

gittigidiyor.com ' a bak bi ara gözüme çarpmıştı pikap ignesi ilanları.. olması lazım eminim.

pikabin cok degerli degilse bence yeni pikap almani öneririm, yoksa kolay kolay bulunmuyor ve tuhaftir ki igne cok pahali bir sey.35-40 dolar civarinda olduğunu biliyorum ignelerin,
Pikabin kafasini söküp bit pazarinda dolasmani tavsiye ederim. herkes bulabilecegini iddia eder ama dilan cafe diye bir yer var bit pazari'nda onun üst katinda, tas merdivenle cikilan bir dükkan var, eger hala aciksa o dükkan (3-4 senedir gitmedim)oradaki adam bulursa o bulur ya da yardimci olur...

Pikabın üzerinde yazar, misal Dual 1224 diye. Dual'lerde genelde kafanın, iğnenin olduğu kısımda bi çıkıntı olur, onu ittirirsen iğne çıkar ve yenisini takarsın. Panasonic'te misal, vidayla tutturulmuş, onun için vidaları söküp yeniliyorsun iğneyi. Ben daha önce Dual amma farklı modelde iğneyle değiştirmiştim olmuştu ama farklı isimdeki markalar birbirine katiyetle uymaz. Bence sen de risk alma ve aynı marka ve modelde iğne bul derim. Ankara'da bulamazsan da, marka ve modelini söyle ve bir tanıdığın Karaköy'den alıp yollayabilir sana.
Not: 1 hafta kadar yokum şehirde. Sözlük'ten mesaj atarsan, İstanbul'a dönünce bakar, fiyat söyleyebilirim sana. Yeni pikap alma derim en dandiriği bile 250 ytl den başlıyor. Pikap tamircilerinde falan bulunur 50 ytl civarı diye tahmin ediyorum. Fiyatı tamamaen içgüdüsel olarak salladım ( iğne fiyatını) :s

jane birkin - she left home var, isterseniz gönderebilirim.

(bkz: to live is to die)
(bkz: drifting apart)

(git: 5940)

omar faruk tekbilek 'in i love you diye bir parçası var güzel.

melih kibar - sessiz veda (ama bir ricam olacak ne olur internetten indirmeyin. albümü alın. bu kadar harika bir müzisyene haksızlık etmek istemediğim için cd'yi bilgisayara atıp yollamak istemedim.)

voice of the soul - death
solitude - iced earth
departure - (ruorini kenshin animesinden...)

Kara Güneş - Kervan ( Bu oynak gelebilir ama santur var, kafadan hüzünlü yani)
Fairuz Derin Bulut - Rahmet
Sussan Deyhim - Bade Saba ( söz var ama olsun, ağlatma garantili )
Naz Barı ( İhtiyar Hayvan'a burdan selam ederim.)
F. Chopin - Nocturne for violin and Piano
Yuhki Kuramoto - Romance
Elliot Goldenthal - Self Portrait With Hair Down ( Frida OST)
Aklıma geldikçe eklerim.

ömer faruk tekbilek - hasret

Suriye pasajındaki Avangard'ta var ama satılık değil sadece kiralıyorlar.. Satan bi yer görmedim Beyoğlu'nda, muhtemelen alanlar da yurtdışından alıyor galiba. Tam o şekil değil ama lastikli güneş gözlüklerini motorsiklet aksesuarı satan yerlerde bulmak mümkün.

ah satan bi yer olaydı ...

Nil Burak versek olmaz mı? Mail adresini mesajlarsan yollayabilirim. İyi günler.

klibi varsa o da olur :)

taksim istiklal caddesinin sonunda, tünel'de bir çok müzik aleti dükkanı var, aradığın her çeşit enstrümanı orda bulabilirsin. ayrıca kurs almak istersen dükkan sahipleri yol gösterir.

beyoğlu tünel'de tonla mağaza var

Ek olarak Şişhane'de Aslan Han vardır, eskiden vardı yani ama şimdilerde nasıldır durumunu bilmiyorum. İMÇ'de de var mağazalar ama bence de en temizi Tünel'den aşşa Karaköy'e inen caddedeki mağazalar, onlarcası var orda yanyana. ( Galipdede Caddesi)

Kadıköy'de de iki üç tane iyi dükkan var. İskeleden Rexx'e çıkarken görürsün.

imç'den alma yeter ki, diyerek katkida bulunmak isterim.

Duyurunuza mail adresi de ekleseymişsiniz keşke. Mail adresinizi yazarsanız linki göndereceğim, buraya yazmayı tercih etmiyorum. İyi akşamlar
edit editi: İşlem tamam.

2 ya da 3 kez yazdım tanıdıklarım için duyuru. Hepsinde de sözlük aracılığıyla arayanlar olduğunu biliyorum, nihayetinde bulundu hep kan.. Şansa mıdır yoksa genelde duyarlı bir kitle var mı bilemiyorum ama genel izlenimim işe yaradığı yönünde.

abi ayna diye bir grup var rock'in kralini yapiyorlar. kesinlikle tavsiye ederim.
saka leite bir yana su linkten fikir sahibi olabilirsin:
www.turkrock.com

her ne kadar biraz alternatif(tarz olarak) gibi dursa da replikas'i oneririm ben.
onun di$inda bu yeni yeni cikan gruplar da fena degil. cogu guzel de yapiyor i$ini. mtv/dream tv'den takip edebilirsin.

Türkçe rock diyince de hani geniş bir yelpaze söz konusu. Sert sound takılanından, daha otantik ( hiç sevmem bu kelimeyi de, neyse), folklorik öğeli olanlarına kadar çeşit çeşit gruplar var. Müzikal yakınlıklarına bakmaksızın aklıma gelenleri sıralarsam:
Çilekeş, Çamur, Malt, Dilemma, Redd, Dorian, Gripin, Ruj, Pilli Bebek, Grizu, Anima, Gece Yolcuları :s ilk aklıma gelenler.. Unuturak ayıp ettiklerim olmuştur, şimdiden özür dilerim. Bu arada Vega, Aslı, Manga gibi müzisyen ve grupları yazmadım daha çok bilindikleri için.

nekropsi derim, susarım..

yodel'i soruyorsunuz sanirim. daha once bununla ilgili bir soru vardi ama arama yapinca bulamadi, silinmis olsa gerek.

edit: (git: 4634)

Aklıma ilk gelen 'Loituma' oldu. Neşeli bi a capella grubudur. Sözlükte youtube linkleri var. Entry'lerde sıklıkla bahsi geçen 'Leva's Polka / Levan Polkka var bende, mail adresini yazarsan gönderebilirim.

Kalkan, Kaş, Fethiye civarları rağbet görür İngiliz kadınları ve erkekleri tarafından.

fethiye ve marmaris'te gayet fazla oluyolar.

marmariste bodruma göre çok çok az oluyorlar. diğer yöreleri bilemem.

buralarda pek yok.
nepal 14:02

hazır baslamısken, latinler geliyor mu ya turkiye ye ?

didim de iyi bu konuda küçük bir yer olmasına rağmen..

efendim ingiliz populasyon denince akla didim gelir, su faturalari bile bu güzel beldemizde iki dilde gelmektedir. o derece yani. ama didim fakir ingiliz in mekanidir o yüzden olaysiz da gecmiyor genc bünyeler alkol ile yeni yeni tanisinca.

muğla ili sınırları içerisindeki sayfiye yerlerine bakmanız menfaatiniz icabıdır.

Direk sallıcam ve İstanbul yapımıysa Taksim, Tepebaşı'ndaki TRT binasına gitmeni önericem. Orda halkla ilişkiler vs gibi bi ofis vardır ve oradan belki temin edebilirsin diyerek sallama cümlelerimin sonunu getiriyorum.

telefon edip ogrenebilirsin ?

uzun yillar trt de koristlik yapmis biri olarak onerim, once bir telefonla aramanizdir. www.trt.net.tr den bulunabilir sanirim telefonlar.

ilk nereyi arayacagim derseniz, tepebasindaki trt ve harbiyedeki trt yerine, ulus trt yi arayin derim. genelde bu tip seylerle ilgili olarak oncelikli bilgi onlardan geliyor, zaten cogu cekimler vs. de o tarafta.

telefonla istediginize ulasamaz iseniz, eviniz hangi trt ye yakin ise (ulus, harbiye, tepebasi) ona bir sorunuz.

o da olmadi, candan ercetinin fan sitelerinden birine girip orda arastiriniz gidenlerden.

zor bisey degil o programlara katilmak..

edit : iletisim bilgileri
www.trt.com.tr


ekstra edit : programin yapimcisi necati gokselmis. direk onun web sitesinden kendisine ulasirsan sizi direk davet eder diye dusunuyorum
www.necatigoksel.com
www.necatigoksel.com (kendisine direk mesaj atmak icin)

Çok teşekkür ederim.

la traviata'nın verdiği bilgilerden necati göksel'e mail attım ve ertesi gün geri döndü. Telefon ederek istediğim bir hafta programa katılabileceğimi söyledi.

tekrar teşekkürler.

* Yaşar Özürküt'ün kitapları varmış 'Öyküleriyle Türküler' isminde. Elinde olanlar varsa, belki bakıp buraya yazabilirler.
** Sarıkamış türküsü olduğu için, belki o yörelerde ya da yakınında yaşayanlar yaşlılara sorup öğrenebilir ve bir türkü hikayesi daha kazandirmış oluruz etnografik zenginliğimize.
*** Bu da bundan sana ne diyenler için: (bkz: #10411029)

"akat gardi" ne derece guzeldir bilemem.

schwarzkopf'a aitmis kendileri, iyi olsa gerek.

loreal fx ?

Saça bir şeyler sürüp deli modelinden kurtulmaya yeni başladığım için taze soruşturma ve deneyimlerden geçmiş biri olarak, şu şekilde bilgiler aktarabilirim:
Saç spreyini yanlışlıkla köpük diye almışım; markası Nivea, üzerinde invisible hold yazıyor.. Bir de numaraları var bunun üstünde 3 yazıyor yani orta sertlikte bi sprey. Numara aralığı 1 ila 5 arasında. Bir kaç gün kullandım yapış yapış olmadı hiç ama spreyi sevemediğim için sonraki aşamada asıl almak niyetinde olduğum ürün olan köpüğü alabilmeyi başardım; onun markası Wella. Gayet güzel ama başka bi şey kullanmadığım için kıyas yapamıycam.. Uzman arkadaşlarım ' System Professional' diye bi marka önermişti, adı üstünde sadece kuaförlerde satılıyomuş ama çok iyiymiş tüm saç ürünleri. Anarşik saçlarla mücadelende başarılar dilerim.
Not: Saçların uzunca, dalgalı ya da kıvırcıksa köpük kullanmanı öneririm, efendileştiryo saçı.

ben köpük diyeceğim inatla... kullanıyorum, yapış epiş olmuyor, şekilveriyor, tarayınca gücü gidiyor, yıkayınca mis oluyor...

özel isimler ingilizce ye cevrilmez. ege universitesine de ege university denir. odtu nun metu olarak aniliyor olmasi sanirim ayni zamanda uluslararasi bir üniversite olmasi sebebiyledir.

bazıları ısrarla yanlış kullanıyor da ondan sordum. university of aegean ise yunanistanda bir üni adı imiş bu arada.)

mesela bilgi üniversiteside knowladge university olmuyor. gibi. aslında ilginç olurdu.

"okan university"
hiç polemiğe girmez...

Şayet üniversitenin adında özel isim varsa ve bir de ingilizce'de karşılığı varsa kelimenin, okulun adını çevirirken, ingilizcede var olan çevirisini kullanabiliyorlar. Misal,Karadeniz yerine Black Sea kullanılabilirken; Sütçü İmam, Imam the milkman olmuyor :s

mesela bizim bölümün yayın şeylerinde şöyle kullanılıyodu:
ankara university, faculty of science, astronomy and space sciences

sanırım güzel örnek olmadı hehe. ege'nin ege university, dokuz eylul university, bilkent university, hacettepe university...

Bence olmaz. Zaten sanırım ODTÜ dışında bunu yapan da yok. Bazıları "ama ODTÜ uluslararası üniversite" diyor ama bu mantıklı olsa, ki Bilkent'i geçtim zaten özgün bir ismi var, o zaman Boğaziçi de Bosphorus University derdi kendine. Ya da ne bileyim Koç da Ram University derdi kendine İngilizce.

bantları var işe yarıyor baya.

öncelikle elleri narin bir yar bulmasın. birer birer sıktırtmalısın siyah noktaları. bant kullanmanı tavsiye etmem, bantla temizlenen yerlerde daha fazla siyah nokta çıkmaya başlıyor bilesin.

fıççırı fıççırı sıkmak usulü ile çözüm elde ediliyor ama
epilasyon misali kalıcı bir çözüm malesef ki yok

ama kozmetik ürünleri var bu iş için özel işe yaradığını biliyorum

Normalde bakımlı bayanlar güzellik merkezlerinde cilt temizliği yaptırıyorlar. Önce buhar veriyorlarmış vs.. Benzer hizmetleri erkekler için veren salonlar da var.. Bi arkadaşım İstanbul'da bi 6 ay önce gittiğinde 50 ytl verdiğini söylemişti ama ucuz mudur, nedir bu fiyat, piyasa durumlarınını bilemiyorum.
Not: Bir de arada yüz temizleme losyonları gibi ürünler var ya cildini onlarla yıka, normal yıkamada sağlanamayan temizliği sağlayabiliyorlar. Haa bi de 'peeling' kremleri olur.. Onlar da gözenek temizler der kullananlar.

kükürtlü sabun hocam.. günde en az 1 kere yıkıyorsun yüzünü, 1 aya kalmaz tertemiz. yani en azından 5-6 sene önce bende baya bi işe yaramıştı.

bu peeling hadisesi vardir i$te, oriflame'in harikulade urunleri var; ya da ne bileyim mavi jojoba taneleri muhteva eden urunleri de deneyebilirsiniz. ama olayin asli $udur, sicak suya ya da sicak su buharina maruz kalmi$ cilde peeling yapilarak gayet de guzel kurtulunur. bu peeling'in illa bi oriflame bi avon bi clean&clear vasitasiyla gercekle$mesi gerekmez, bildiginiz kese de olur. super olur.

cildiniz yagli ise ayrica seba-med falan tarzi sabunlar da oneririm. cildi kuru tutun, sik sik elinizi yikayin ve bu temiz ellerinizle yuzunuze de yikayin boyle eliniz yuzunuzde olmasin habire. farkinda olmadan cilt acayip kirleniyor gun icinde. ayrica haftada bir yuzunuzu fazla kizartmayacak $ekilde sikabilirsiniz de siyah noktalari pek tabii, ama cok bi efor sarfetmeye de hacet yok.

onlemede kuru ve yagsiz bir cilt, temizlemede ise peeling oneriyorum.

turk dil kurumu www.tdk.gov.tr sitesinde demagoji "laf kalabaligi yapmak, laf cambazligi yapmak" anlamina geliyor.
burdan yola cikarak belki yorum yapilabilir.

'ad hominem' sanırsam kastettiğin.

tartışmayı piç etmek de denilebilir kibarca...

(bkz: tartismayi pic etme yontemleri)

Sonra bir yanlis anlasilma olmasin diye ad hominem'in karsidakinin kafasini karistirmak olmadigini da soyleyelim. Sozluk'ten daha ayrintili okuyabilirsiniz ama basitce bir kisiye yonelik demek. Yani karsinin yaptigi argumana cevap vermek yerine yapan kisi hakkinda konusmak.

wpi ye tanımı düzelttiği için teşekkürler.

(bkz: chewbacca defense)

bir kaşık kahveyi yutunuz efendim. su falan içmeden. ha bi de şöyle birşey var , çok acı kahvenin içine 2 tane aspirin atın ve için. bende işe yaramıstı. hatta biraz fazla işe yaramıstı :)) zehirlenirsen mesuliyet kabul etmem.

(bkz: red bull/@terelelli temcik)
aman diyim.

Bitkisel önerim, üzerinde 'active' yazan karışık bitki çayları. Bunlar genelde ginsengli olurlar, içinde bir de paraguay mate bitkisi olur. Üzerinde yazmaz ama bu tip bitki karışımlarını günde 3 fincandan fazla içmemek gerekiyor. Bunun dışında kimyasal karışımların ya da kafein yüklemesinin iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum.

tabi inat gibi uyku yapan seylerden (mesela ayran) tüketmemek gerekir ama bir yandan da "aman allah finaller geliyo uykum nolucak uyumamam lazım" diye takarsan inadına daha da ağır gelir o meret.

bu yüzden kendinize bile belli etmeden rahat rahat girmeni öneririm final dönemine.

her şey kafada biter geyiği yapmak istememiştim ama öyle oldu biraz sanırım.

national geographic te kafein ile ilgili makalede bazi ogrencilerin bir gatorade ile yarim kafein hapi ictiklerini okumustum. yine de doktor tanidik falan varsa ona sormak lazim

benimki karışım hap falan değil tamamen fiziksel bir yöntem:

başın arka kısmının hemen altı ile sırt bölgesinin üstünde kalan ense dediğimiz alanda bi yerlerde uyku hormonu salgılayan bir bez vardır. ve bu bez ısındıkça daha çok hormon salgılar. o bölgeyi serin hatta mümkünse soğuk tutarsan daha az uykun gelir. hatta bununla ilgili isviçreli bilim adamlarının araştırma yaparken boyunlarına özel buz torbası yerleştirdiklerini duymuştum. yoksa nası yapsınlar o kadar araştırmayı...

final haftasi birkac hafta ise uykuyu olabildigince az tutup, ekstrem durumlar haric uykusuzlugu zorlamamani tavsiye ederim. En iyi sonuc oyle aliniyor. Bu donem nerdeyse her haftaya bir sinav denk geldigi ve ben de son gun insani oldugumdan, kafein limitlerini bolca astim; gun asiri sabahladim falan ama cok pis acisi cikiyor. Yani iki hafta hayvan gibi uykusuz kalip, o haftalari kurtarinca sonrasindaki 1 hafta bok oluyor. Yerlerde surunuyorum.

Ama yine de zevkli bir kafein alma bicimi olarak, gun boyunca cikolata kapli kafein cekirdeklerini emerek tuketmek yararli oluyor. kahve dunyasi'nda falan bolca var bunlardan. Hem cikolata bol enerji sagliyor,hem kafein huzursuzlastiriyor.

Onun disinda 1 haftaya mahsus olmakla birlikte, geceleri uykum geldiginde; bir yardimci esliginde 15'er dakikalik kestirmeler (gece boyunca 2-3 defa) hem zihni yerinde tutuyor, hem de uykusuzlugu bastirabiliyor. Ben iki hafta ust uste ayni taktikle ders calisamadim ama :P

olabilirsin. normalde yükseköğretim vs. yönetmeliği nedir bilmem ama o okulun yönetimi isterse seni sözleşmeli öğretmen kabilinden atarlar. ben de bi m.y.o'ya başvurmayı düşünüyorum. nitekim okuduğum bi okulda arkeololi mezunu birisi sivil havacılık dalında önce bölüm derslerine giren öğretmen sonra o meslek y.o'na müdür olmuştu. o derece yani. başarılar.

edit: dediğim örnekte ve kendim için değerleme kriteri sektör tecrübesi idi.

Aslında bölümünü belirtsen daha net bir cevap verebilirdim. Devlet ya da vakıf olsun şayet seni alacaklarsa bir yolunu bulabiliyorlar, bazı prosedürleri ertelemek gibi kolaylıklar olabiliyor özellikle devlet üniversitelerinde.. Vakıf üniversitelerinde de her okulun farklı beklentileri olabiliyor okuluna göre işte. O nedenle okula gidip görüşmek en sağlıklısı. Bir de sanırım 1 ay kadar önce yönetmelikte bazı değişiklikler oldu ama detaylarını bilmiyorum. Benim de araştırmam gerek, ek bi şeyler öğrenirsem sözlük'ten mesaj atarım. iyi akşamlar

yabanci dil okutmani olacaksan yaklasik bir yillik süreden beri yüksek lisans yapmis bitirmis olmak sarti kondu bildigim kadari ile. bu sebeple eger yüksek lisans yoksa devlet üniversitelerinde kadro zor. özel üniversitelerin durumu farkli tabii.
sinav mevzuuna gelince birinci olarak tanidik devreye girmeli derim ben. onun disinda saglam metodoloji bilgisi ve tecrube ariyorlar. baska soru olursa mesaj ile ulas yardimci olmaya calisayim.

Sistem 2006 Eylül ayı itibariyle değişti, okutman olmak için artık arzu ettiğiniz üniversitenin ilgili bölümüne başvuramıyorsunuz, ales ve kpds sınavlarından mevzuatta belirtilen notları aldığınız belgesiyle birlikte merkezi sistem sınava giriyorsunuz, sonra iligli üniversitede mülakat yapılıyor. Eylül ayı itibariyle henüz detaylar netleşmemişti.kimse tam olarak bilmiyordu işlemleri. Şimdi herhangi bi üniversitenin rektörlük personel daire başkanlığına başvurursanız size prosedürü anlatan resmi bir yazı vareceklerdir.

soranlar için, hacettepe ingilizce öğretmenliği bölümü öğrencisiyim, yabancı dil okutmanlığı düşünüyorum haliyle, ancak anladığım kadarıyla kesin bi bilgi yok ortalıkta daha da kötüsü internet üzerindende hiçbir bilgiye ulaşamıyorum. bilgisi olan yeni birşeyler öğrenen olursa bi zahmet

Bunlar hassas konular.. Bi tanıdığım 2 haftadır kayıptı ve sonrasında tesadüfen, kaybolduğu gün köprüden atlayıp intihar ettiği öğrenildi ve hiç bulunamadı başka bir arkadaşım gibi. Şayet o kişiyi görmediysek, nerde olduğunu bilmiyorsak, yani yakınlarına durumla ilgili bi haber veremeyeceksek, üzerine konuşmak pek anlamlı ve doğru gelmiyor zira bazı acıları sadece tahmin edebiliriz ama neye benzerler bilemeyiz yaşamadan. Tıpkı kayıp olaylarında olduğu gibi.. Belirsizlik sanırım en zor olanı hepsinin içinde.

kayıpların genellikle intihar yahut ölümle sonlandıgını gormek acı.

sokaklara asılan kayıp ilanları, yakınları tarafından isteğe göre basılan "küçük umutlar" besleyen ilanlardır.kolluk kuvvetlerine ise "kayıp şahıs" başvurularından, her gün onlarca gelmektedir.

bu konuda pek yorum yapmak istememle birlikte gercekten bu aralar benı cok dusunduren bi kavramdır..

şayet size basımdan gecen bi olayı anlatayım.
Türkiyenin iyi denilebilecek bi okulunda eğitim aldım.
öss ye girdigim ilk yıl Turizm ve Otel işletmeciliğini kazandım.
Okudugum süre boyunca tekstil ve magazacılık sektorunde cok ciddi firmalarda gorev aldım ve 4 yıl Mağaza Müdür Yardımcılığı yaptım.
Çok iyi bir ailede gercekten modern ve gorgu kurallarına uygun yetiştim.
2006 yılında yılında okuldan mezun oldum.Türkiyenin en ünlü jean markasında 9 ay Mağaza Müdür Yardımcılıgı yaptım.Okuldayken Stajımı Türkiyenin en iyi otellerinden birinde (Hilton) Banquet servis elemanı olarak yaptım.Kaldıkı o otellerde stajerler degıl servıs elemanı showroom a bile zor adım atarlar.
Orta seviyede ingilizce bilmekteyim.
Aegee (avrupa öğrencileri genel forumu) de aktif uyeyım.Yk da belirli bi donem gorev aldım ve bırcok organizasyon duzenledım.
Yaklasık 1,5 ay once tamamen kişisel nedenlerden dolayı işimden istifa ettim.

Şimdi diyeceksiniz bunun bu kaybolma olayıyla ne ilgisi var diye.
hemen anlatayım : Hıc bır iş tecrubesıne gerek bıle duyulmayan firmalardan birine Şatış danısmanlıgı pozisyonu için basvurdum.Gorusmeye gıttım.Bana soyledıklerı şey sen bize fazlasın.Bu fırmanın ısmını soylesem yok ya onlar bunu demez dersınız.o derece buyuk bir Türk firması.
Şartlarımın fazla fazla uydugu bi şirkete Mağaza müdür yardımcılıgı için basvurdum.Gorusmede soyledıklerı şey hersey cok guzel tam istedigimiz gibi birisiniz biz 1-2 gun ıcersınde size doneriz oldu..
1. olayda benım yerıme alınan kişinin hic bir iş tecrubesı yoktu.170 ytl ye satılan bir hırkanın neden 170 ytl oldugunu soran bır arkadasıma sadece kalite dedi.neden 170 ytl oldugunu soyleyım.hırka %35 kaşmir %35 pamuk %30 rayon olmasından dolayıydı.arkadasım bunun ıcın olabılırmı aceba dedı o calısana oda olsun ama yınede kalite dedi.rayon un ne oldugunu sordu arkadasım aldıgı cevap komediydi.naylon :) aslında rayon sentetik ipek dir..ve tuylenmemesı ıcın kullanılır..

2. olayda benım yerıme alınan mudur yardımcısı alakasız bı magazada 15 gun calısmıs bı kısıydı.ne kullanılan programı bılıyodu nede yonetıcılık vasıflarına sahıptı.dar paca (skinny) jeanin altına adidas tenis ayakkabısı gıyınebılen bi kişiydi..


şimdi gelelim olaya..bu kaybolmak icin bir sebep degılde nedır?
bu ulkede hıc kımse hak ettıgı yerde degıldır.
bu ulkede refah yoktur.
bu ulkede özel sektor gercekten özel degıl kamu kurulusu gercekten kamu degıldir.
bence bu yasadıgım olaylar kaybolmak ıcın gereklı bırer nedendır.kaldıkı burda anlatmadıgım okadar cok olay varkı..
adam tv ye cıkıyo bas bas bagırıyo ya eve ekmek goturemıyorum dıyo.emınımkı tv karsısında bınlerce kısı adam olsaydında calıssaydın dıyodur.
bu ulkede kımler para kazanıyo kımler aç yatıyo kımler hakkını alıyo herkez aslında cok ıyı bılıyo..

uzun bı yazı oldu kusura bakmayın.yazan arkadas kaldırmamı isterse kaldırabılırım..
zaman ayırdıgınız ıcın tesekkur ederım..


**bence benden daha kotu durumda olanlar cok fazla.ve onlar bı sekılde farkedılmedıklerı bu toplumda kayboluyolar..zaten kayıp olduklarını bıldıklerı halde..

öncelikle belirtmek isterim ki, uslubum biraz kötü gibi görünmüş; ama kesinlikle kötü bi amacım yoktu, bilmenizi isterim.

ne kadar hassas bi konu olduğu da su götürmez bi gerçek, ondan da eminim

ama o ilanları bi anda her yerde görmeye başlar oldum, ve gerçekten sebebini sormak zorunda hissettim kendimi.

yarın, öbür gün o konumda olmayacağımızın bi garantisi yok çünkü

isott arkadaşımız başlığa çok güzel cevap vermiş, tebrik ediyorum, hatta bu kadar nitelikli, dört dörtlük arkadaşımız "neden işe alınmaz" "o da alınmazsa kim alınacak" kabilinden düşüncelere o denli gark oldum ki kaybolasım geldi. hokus pokus...

bu duyuruyu okuyunca biraz şaşırdım açıkçası, çünkü aynı soruyu ben de arkadışma sormuştum geçenlerde, o da "evet ya benim de dikkatimi çekti, organ mafyasının parmağı olabilir" gibilerinden bi cevap vermiş idi, bana pek paranoyakça gelmedi cevabı..

emniyetin sitesine girecek olursanız zaten onlarca kayıp ilanı görebilirsiniz. bir gün içinde onlarca insan kayboluyor.

Benim programda 3 düğün var şimdilik. İkisi İzmir'de, biri 11 Haziran'da burda( İst.) Ortaya karışık bi playlist olcak ama halay illa olur diye tahmin ediyorum. İlgini çekerse sözlükten mesaj at lütfen ( Ben de ciddiyim.)

bi kartvizit görmüştüm düğünlerde oynayacak 20-30 kişilik ekip ayarlanır... ve aynı kartta cenazelerde ağlayacak bayanlı erkekli gruplar diye...

cv ni yolla sana iş bulayım (ciddi değilim)

haziranda muğlada kuzenimin düğünü var. beklerim. muğla düğünleri de istanbul düğününe benzemez. ne demişler ev alacaksan tuğladan kız alacaksan muğladan.

hakikaten haber bültenlerinde, istanbul semtlerinde bir olay olduğu zaman şehrin belirtilmemesi durumu gibi (kars'taki adam kağıthane'nin istanbul'da olduğunu bilmek zorunda sanki) olmuş. istanbul'da olmalı tabii ki.

pyro ile konuştum haberler iyi; bir aksilik olmazsa ayarladı haziran ortasına. yakın tarihlerde istanbul'da varsa yine haber bekliyorum.

leb i derya

life roof ta fena değildir.

www.beyoglubeyoglu.com Buraya bi göz atın isterseniz.

Bi de hiç gitmedim ama menşur '360 derece' var galiba Mısır Apartımanı'nın en üstündeydi.
Leb-i Derya'yı şahsen biraz ruhsuz buldum ama tabii kine bunlar göreceli kavramlar, zevk renk vesaire olayları...

(bkz: 360 istanbul)

Hediyelik eşya fuarlarına ya da dükkanlarına bakın. Ben Ankara'da uluslararası hediyelik eşya fuarında almıştım iki çift çinli bir teyzeden...

bütün çin restoranlarında bedava verebiliyorlar. bedava vermeseler bile satın alabilirsiniz sanırım. ama veriyorlar zaten.

abi, plastik veya metal olanlarını bilmem ama tahta olanı için cevahir'deki çin lokantasına gitmen yeterli. masadakini cebine at, diğerler masalardakileri de çaktırmadan yürüt.

Büyük marketlerde var, misal orta büyüklükteki Karfur'larda, noodles'ların satıldığı rafların oralarda oluyor genelde. Bi de sokakta yere tezgah açan çinliler de satıyor..

gittigidiyor vs. sitelerde de bulunuyor.. çin çubuğu, pilav yeme çubuğu, japon yeme çubuğu gibi adlarla satılıyor.. kürdan gibi bir şey çıkar falan dedim, güvenemedim ben görmeden almaya..

kaliteli ve ahşap olanını satan bir yer bulursanız bana da haber verin :)